5 Ocak 2016 Salı

Halk edebiyatı örnek

Koşma:


Yiğidin eyisini nerden bileyim 
Yüzü güleç, kendi yaman olmalı 
Kasavet serine çöktüğü zaman 
Gönlünün gâmını alan olmalı
Benim sözüm yiğit olan yiğide 
Yiğit olan muntazırdır öğüde 
Ben yiğit isterim fırka dağında 
Yiğidin başında duman olmalı
Yiğit olan yiğit kurt gibi bakar
Düşmanı görünce ayağa kalkar 
Kapar mızrağını meydana çıkar 
Yiğidin ardında duran olmalı
Sâfi güzel olan, şol bazı kötü 
Yiğidin densizi ey'olmaz zati 
Gayet durgun ister silahı atı 
Yiğit el çekmeyip viran olmalı
Karac'oğlan der ki çile çekilmez 
Hozan tarlalara sümbül ekilmez 
Sak yabancı ile başa çıkılmaz 
                       İçinden sıdk ile yanan olmalı                        
                                                               
                                                              (Karacaoğlan)




Semai:


Gönül Gurbet Ele Çıkma (Erzurumlu Emrah)
Gönül gurbet ele çıkma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
Yöğrüktür bizim atımız
Yardan atlattı zatımız
Gurbet ilde kıymatımız
Ya bilinir ya bilinmez
Bahçemizde nar ağacı
Kimi tatlı kimi acı
Gönüldeki dert ilacı
Ya bulunur ya bulunmaz
Deryalarda olur bahri
Doldur ver içem zehri
Sunam gurbet elin kahrı
Ya çekilir ya çekilmez
Emrah der ki düştüm dile
Bülbül figan eder güle
Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alınır ya alınmaz
Bize nisbet mi sultânım
Adûlarla salınırsın
Yusuf misli cânım
Sevildikçe alınırsın 



Varsağı:


Bre ağalar bre beyler 
Ölmeden bir dem sürelim 
Gözümüze kara toprak 
Dolmadan bir dem sürelim
Karacaoğlan der canan
Güzelim sözüme inan 
Bu ayrılık bize heman 
Ermeden bir dem sürelim






İlahi:


Aşkın aldı benden beni 
Bana seni gerek seni 
Ben yanarım dün ü günü 
Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim 
Ne yokluğa yerinirim 
Aşkın ile avunurum 
Bana seni gerek seni
Aşkın aşıklar oldurur 
Aşk denizine daldırır 
Tecelli ile doldurur 
Bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem 
Mecnun olup dağa düşem 
Sensin dünü gün endişem 
Bana seni gerek seni
Sufilere sohbet gerek 
Ahilere ahret gerek 
Mecnunlara Leyla gerek 
Bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler 
Külüm göğe savuralar 
Toprağım anda çağıra 
Bana seni gerek seni
Cennet cennet dedikleri 
Birkaç köşkle birkaç huri 
İsteyene ver anları 
Bana seni gerek seni
Yunus'durur benim adım 
Gün geçtikçe artar odum 
İki cihanda maksudum 
Bana seni gerek seni      

                                                       ( Yunus Emre )






Nefes:


Biz Urum Abdallarıyız
Maksadımız yârdır bizim
Geçtik ziynet kabâsından
Gencinemiz erdir bizim
Dâim kılarız biz zârı
Harceyleriz elden var,
Dost yoluna verdik seri
Mürkirimiz hârdır bizim
Aşk bülbülüyüz öteriz
Râh-i Hakka yüz tutarız
Mânâ gevherin satarız
Mürşidimiz vardır bizim
İstivâyı gözler gözüm
Seb'almesanidir yüzüm
Ene'l Hakk'ı söyler sözüm
Mi'râcımız dârdır bizim
Haber aldık mahkemâttan
Geçmeyiz zâttan sıfattan
Balım nihan söyler Haktan
İrşâdımız sırdır bizim          

                                                        (Balım Sultan)






Deme:


Güzel aşık cevrimizi
Çekemezsin demedim mi
Bu bir rıza lokmasıdır
Yiyemezsin demedim mi
Yemeyenler kalır naçar
Gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer
Duyamazsın demedim mi
Bu dervişlik bir dilektir
Bilene büyük devlettir
Yensiz yakasız gömlektir
Giyemezsin demedim mi
Çıkalım meydan yerine
Erelim Ali sırrına
Can ü başı Hak yoluna
Koyamazsın demedim mi
Aşıklar kara baht(ı) olur
Hakk'ın katında kutl'olur
Muhabbet baldan tatl'olur
Yiyemezsin demedim mi
Pir Sultan Abdal Şahımız
Hakk'a ulaşır rahımız
On İk'imam katarımız
Uyamazsın demedim mi    
     
                                                                ( Pir Sultan Abdal )




Şathiye:


Yücelerden yüce gördüm 
Erbabsın sen koca Tanrı
Alim okur kelam ile 
Sen okursun hece Tanrı
Kıldan köprü yaratmışsın 
Gelsin kulum geçsün deyü
Hele biz şöyle duralım 
Yiğit isen geç a Tanrı
Garib kulun yaratmışsın 
Derde mihnete katmışsın
Anı aleme atmışsın 
Sen çıkmışsın uca Tanrı
Kaygusuz Abdal yaradan 
Gel içegör şu cür'adan
Kaldır perdeyi aradan 
Gezelim bilece Tanrı 

                                                               ( Kaygusuz Abdal)





Nutuk

Cihan varolmadan ketmi ademde
Hak ile birlikte yekdaş idim ben
Yarattı bu mülkü çünkü o demde
Yaptım tasvirini nakkaş idim ben

Anasırdan bir libasa büründüm
Nar ü bad ü hak ü abdan göründüm
Hayrülbeşer ile dünyaya geldim
Adem ile bile bir yaş idim ben

Ademin sulbünden Şit olup geldim,
Nuhu nebi olup Tufana girdim
Bir zaman bu mülke İbrahim oldum
Yaptım Beytullahı taş taşıdım ben

İsmail göründüm bir zaman ey can
İshak Yakup Yusuf oldum bir zaman
Eyyub geldim çok çağırdım el’aman
Kurt yedi vücudum kan yaş idim ben

Zekeriyya ile beni biçtiler
Yahya ile kanım yere saçtılar
Davut geldim çok peşime düştüler
Mührü Süleymanı çok taşıdım ben

Mübarek asayı Musaya verdim
Ruhulkudüs olup Meryem’e erdim
Cümle evliyaya ben rehber oldum

Cibrili Emine sağdaş idim ben




Devriye:


Dokuz ay on gün batn-ı mâderde
Kudretten gözüme çekildi perde
Vaktim tamam olup ahir yerde
Çıkıp ten donundan cihana geldim

                                                  (Hüsnî)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder